Az Gören Eğitimi
Çocuğunuzun görme engelli tanısı mı var?
Buna rağmen;
- Işığa tepki gösterdiğini,
- Herhangi bir nesneyi başıyla takip ettiğini,
- Ya da herhangi bir nesneye doğru yönelebildiğini gözlemliyorsanız;
Çocuğunuz kör değil “az gören” olabilir…
Çocuğunuz görsel uyaranlara nadiren tepki veriyor olabilir. Gözlemlediğiniz bu tepkilerin çok zayıf olduğunu da düşünebilirsiniz. Çocuğunuzun sahip olduğu görme kalıntısının kullanılamayacak kadar yetersiz olduğunu ve görerek bir şey yapamayacağını kabullenmiş de olabilirsiniz.
Az gören eğitimi ile tanışmadan önce bütün anne babalar genellikle bu ve benzeri düşünceler tarafından kuşatılmış haldedir. Özellikle görme kaybı oranının yüksek olması ve genel kabul gören körlük tanımı ümitsiz bir tablo ortaya çıkarır. Ülkemiz koşullarında pek çok ebeveyn de durumu kabullenir. Bunun sonucunda çocuk da görmeyi kullanıp geliştiremediği için sahip olduğu görmeyi zamanla kaybeder.
Ya da farklı bir yol seçilebilir. Az gören eğitimi ile görme işlevsel olarak kullanabilir düzeye ulaşabilir ve çocuğun gelişimi sürdükçe işlevselliği artarak devam eder. Sahip olduğu görmeyi hayatı boyunca geliştirerek aktif olarak kullanabilir.
Az gören eğitimi, gelişmiş ülkelerde yüz yıldan fazla süredir uygulanmaktadır. Az gören ve kör tanımları hukuki ve eğitsel olarak birbirinden tamamen ayrılmıştır. Yüzde bir gören bir çocuk bile görme yetisini geliştirmek için yoğun bir eğitim alır. Ülkemizde ise az görenler için uygulanan resmi bir eğitsel program henüz oluşturulmamıştır. Eğitim kurumumuz ise Türkiye’de alanda öncü olarak 2004 yılından bu yana az gören eğitimi çalışmalarını aralıksız sürdürmektedir.
Ne yapıyoruz?
Az gören çocukların sahip oldukları görmeyi günlük yaşamda kullanılabilir düzeye getiriyoruz. Her az gören çocuğun görme biçimi ve görme oranı birbirinden farklı olsa da görmenin geliştirilebilir olduğunu biliyoruz. Az gören eğitimi alan çocuk sahip olduğu görmeyi kullanabileceğini deneyimler. Zamanla görme çocuk için işlevsel olarak da anlam kazanır. Nesneleri bulmasını, hareket ederken çevresini algılamasını ve nesneleri ayırt etmesini sağladığını anlar. Tüm bunlar az gören eğitimi desteği ile mümkün olabilmektedir. Az gören çocukların sahip oldukları görme başlangıçta kendi doğal süreci içinde “görsel öğrenmeye” yetecek düzeyde değildir. Eğitim aldıkça çocuğun görsel merakı ve cesareti de artar. Böylece görsel becerilerini kendi yaşam deneyimi içinde daha geniş alanda bağımsız geliştirme şansını yakalamış olur.
Az gören eğitimi ile çocuğunuzun sahip olduğu ve belki de size başlangıçta hiç ümit vermeyen görme kalıntısı ile neler yapabileceğini süreç içinde izleyebilirsiniz. Çalıştığımız binlerce az gören çocuğun görerek yapabildikleri bugün bize mutluluk ve gurur vermekte. Görerek okuyup yazabiliyor, teneffüslerde arkadaşlarıyla koşup oynuyor, bisiklete biniyorlar. En önemlisi anne babalarının ya da başka birinin yardımına ihtiyaç duymadan günlük hayatlarını görerek, bağımsız sürdürebiliyorlar.
Nasıl çalışıyoruz?
Görme en güçlü duyumuzdur ve çok az görmeye sahip bir birey bile az gören eğitimi ile görmeyi öğrenebilir. Eğer az gören çocuğun gelişim sürecine “görsel öğrenmeyi “de erkenden dahil edersek gördüğü şeylere anlam kazandırabilir, kendi görme biçimini dünyayla etkileşim kurmak üzere şekillendirebiliriz.
Az gören Eğitimi’nde, bireyin tüm gelişim alanlarına yönelik duyular arası çalışmalar yürütülmektedir. Bu nedenle çalışmalar farklı disiplinlerden oluşan uzman eğitim ekibi tarafından yürütülmektedir. Hareket eğitimi, görsel algı, el göz koordinasyonu çalışmaları, müzik eğitimi, gören yazı çalışmaları gibi birçok gelişim alanı eğitim planı çerçevesinde uygulamaya geçirilmektedir. Süreç, eğitim kurumumuz, aile eğitimleri, ev çalışmaları, sosyal aktiviteler gibi çocuğun tüm yaşamını kapsayacak biçimde planlanır ve görme pratiğine dayanan bir yaşam planı oluşturulur.
Az gören eğitiminin amacı işlevsel görme çalışmaları ile görme kalıntısına sahip ola, yasal olarak “görme engelli ya da kör kabul edilen bireylere “görmeyi” öğretmektir. Böylece çocukların toplumsal hayata ve eğitim sürecine uyumunun sağlanması ve yaşamlarını görme yetisini kullanarak sürdürmesi sağlanır.
Az gören çocuklarda erken müdahale neden önemlidir?
0-6 yaş dönemi, çocuğun gelişiminin en hızlı ve en kritik olduğu yıllardır. Çocuklar gelişim özellikleri açısından yetişkinlerden farklı, çabuk öğrenen, uyaranlara açık, kendilerine özgü varlıklardır. 0-6 yaş dönemini kapsayan yıllara “erken çocukluk dönemi” adı verilmektedir. Hızlı gelişim ve şekillenme süreci olan bu dönemde, yapılandırılmış zengin eğitim ve yaşam ortamları onların ilerleyen yaşlarda gösterecekleri zihinsel, sosyal, bedensel ve eğitsel performansların belirleyicileridir.
Çocuklar ilk altı ay içerisinde görme duyularını kullanarak çevre ile ilgili bilgiler edinir. Görme duyusu küçük çocuğa dünyayı bütünleştirilmiş bir biçimde sunar. Çocuğa yakın çevresi dışındaki nesneler ve durumlar hakkında da bilgi sağlar. Örneğin pek çok vücut hareketi, hareket eden kişinin izlenmesi ve taklit edilmesi yoluyla öğrenilmektedir. Mekân, zaman ve hareket bilgisini görme duyumuzla ediniriz.
Beynin gelişimi büyük oranda bu süreçte yapılanır ve görme gibi temel duyusal mekanizmalar bu süreçte hızla gelişir. Zihnimizde bulunan tüm bilgiler duyular aracılığıyla algılanmış ve sonrasında ilişkilendirilmiştir. Bilişsel gelişim temelde duyuların kullanılması ile yapılanmaya başlar. Duyular aracılığıyla edinilen bilgiler, dış dünya hakkında kavramların oluşmasını sağlar. İnsanların dış dünyadan aldıkları bilgilerin %85’ini görme kanalıyla aldığı tahmin edilmektedir. Az gören çocukların erken tanılanması ve müdahale edilmesi bu kritik dönemin verimli biçimde değerlendirilmesi için son derece önemlidir.
Az gören çocuklarımızın da akranları gibi yaşlarına uygun gelişen, çevreleri ile ilişki kurabilen, bağımsız hareket eden, öğrenme becerilerini gerçekleştirebilen, akran grubuna katılan çocuklar olabilmeleri için erken müdahale eğitimi dahilinde az gören eğitimine ihtiyaçları vardır.